Salı, Haziran 22, 2010

En uzun gün,Sümela Manastırı...

21 Haziran 2010 Salı

21 Haziran malumunuz en uzun gündüzdür. Biz de hakkını verelim dedik. Sabah kahvaltıdan sonra çekirdek aile denize gittik. Karadenizde öyle keyfinize göre denize giremiyorsunuz. Havanın keyfine göre hareket etmek zorundasınız. Hal böyle olunca da en ufak fırsatı değerlendirmek gerekiyor. Biz de düştük deniz yoluna. Nisan, deniz henüz tam ısınmadığı için pek istemiyordu girmek ama bu sabah kıyıda oynarken oynarken yavaş yavaş suya kaydırdım onu. Bir yandan sular geliyor, bir yandan denize taş atıyor. Su geldikçe şaşırıp, korkuyor ama oyundan da vazgeçmiyor. Babasıyla suyun keyfini çıkardılar ben de bol bol fotoğraf çektim...






 Öğlene doğru hava kapattı, Nisan'ın da uyku saati yaklaştı ve döndük eve. Kızımı uyuttum. Düştük Sümela yollarına. Bizim bulunduğumuz yerden yaklaşık 2 saat sürdü. Trabzondan Maçka yoluna sapıp, oradan da yaklaşık 16 km lik dar, virajlı ama bir o kadar da inanılmaz dağlar arasından mükemmel bir doğa yolculuğundan sonra oraya vardık. Sümela Manastırının denizden yüksekliği 1200m. İki gidiş var aşağıda arabanızı parkedip, doğanın içinden tırmana tırmana çıkıp, oraya varmak ya da arabayla nerdeyse kapısına kadar gitmek. Açıkcası hem doğayla bir kucaklaşma olsun diye, hem de yağmur ve yolun dik olması nedeniyle kendimize güvenemeyip yürümeyi tercih ettik. İyi ki de öyle yapmışız. Yürümeyi tercih edenler için ayaklarına sağlam, kaymayan bir ayakkabı giymeleri tavsiye olunur, çünkü çok sık yağmur yağıyor ve yerler hafif çamur olduğu için kaymaya müsait. Yaklaşık 45dk lık bir tırmanıştan sonra Sümela gözükmeye başladı...







Bir kaç gündür yağan yağmurlar nedeniyle dereler çağlamış, sanki birilerine öfkelenmiş gibi gürültü ve çamurla akıyorlar...


















Herkesin görmesini tavsiye edebileceğim, tırmanmaya değer muazzam bir tarih. İnsan, kayanın içinde o kadar yüksekte buranın nasıl inşa edildiğine, onunla da kalmayıp süslemelerin nasıl yapıldığına inanamıyor. Doğa şartları da cabası olsa gerek...


Aşağıya indiğimizde o kadar efordan sonra karnımız acıkmıştı ve Trabzonun meşhur kuymak' ı ile gezimizi sona erdirdik.







Pazar, Haziran 20, 2010

Babalar gününde kızım "anne" dedi!

20 Haziran 2010 Pazar

Bir kaç gündür ağzında birşeyler geveliyor bizimki. Kara kedi geliyor, tasasından ölüyor, gıdıgıdıgıdı... tekerlemesini söylüyorum. Arkasından kendi kara diye başlıyor gerisini uyduruyor. Karayı da bir korkunç gırtlaktan söylüyor ki çok şirin :)
Aylardır, nerdeyse yıllardır gibi beklediğim "anne" kelimesini söylemek için kızım babalar gününü bekliyormuş meğerse :) Bir nevi babamıza hediye sayılır çünkü kızım şu kadına bir anne de de beni de kurtar artık diyordu kendileri :) Ailecek rahatladık yani. O kadar net, o kadar tatlı söylüyor ki... Bir de başladı mı arka arkaya tekrarlıyor. Özellikle bu gece yatarken uyumadan önce anne anne anne diye diye uyudu, öğrendiğini tekrarlamanın zevkiyle... Çok güzel bir duyguymuş. Resmen anne dediğinde, iste sana dünyayı sereyim hissi geliyor insana. Beklediğim kadar varmış :) Ya da ben çok bekledim ondan mı bu sevincim...
Bütün babaların ve baba adaylarının babalar gününü kutluyorum. İyi ki varsınız...

Pazartesi, Haziran 14, 2010

Biraz deniz, biraz güneş...

                                                               


13 Haziran 2010     

Benim balım. Geçen yaz 4 aylıktı, denizle tanıştığında. Biraz korku, biraz endişe vardı o gözlerinde. Boynuma yapışıpta, gözlerini kocaman açtığı dün gibi gözümde. Bu sene artık 15 aylık, her banyoda kafasına su dökülürken bir yaygara koparıyor kesin denizde de böyle yapar derken. Bugün açılışı yaptık. İlk seferden fazla durmamakla beraber ağlamadan girip çıkabildik. Sonrasında kenarda kovaydı, taştı çok eğlendik...
Bu arada şapka tutmayan kızım için kendime aldığım fuları başına sararak çözüm buldum. Şapka tutmayan bebelere özellikle kız bebelere tavsiye olunur. Hem saçının nemini alıyor, hem de güneşten koruyor. Gelelim bugünki keyfimizin nacizane karelerine...






        




             


         


Cumartesi, Haziran 12, 2010

Aydeeeeeeee...

12 Haziran 2010


Nisan babaannesini ve dedesini görmeye geldi. Tabi bizde tatile. Geldik geleli yağmur, dolu, sel... Gerçi bekliyordum ama yaz ya işte...


Tam bir sokak kızı oldu. Sabah uyanıyor soluğu resmen dışarıda alıyor.15. ayın hakkını veriyor yani. Buraya nezle geldik geçmedi, geçmiyor diye hayıflanırken bu sabah baktım ki alttan 4. diş gelmiş. Anladık niye geçmiyor :) Etti 8 diş. Üstte bir Ayşe Teyzemiz var. Ayşe geldi, Ayşe gitti derken bizimki Ayşe demeyi öğrendi. Balkona çıkıp, kafasını yukarı kaldırıp Aydeee diye bağırıyor :) hala anne demiyor ya sabır...


Yeme, içme işine merak sardık. Kendim yiycem, kendim içicem diyor. Kimsenin elinden birşey yemiyor ama önüne koy afiyetle ve büyük bir zevkle yiyor benim gurme kızım :)


Terrible Two mu dediniz? Bence onun adını değiştirip, ONE yapmalılar. Bu nedir anlamadım. İstediği olmayınca yere çömelip böğürmeler, sokakta elini tutturmadan koşup, kaçmalar. Herşeyi kendim yapıcamlar. Valla ben anlamadım...


15. aya girdiğimizde daha bilinçli, daha kararlı bir Nisan oldu. Sarılıp öpmeler, el salladıktan sonra kokulu öpücük yollamalar başladı, bakalım daha neler görücez...



















Cuma, Haziran 04, 2010

Yaz geldi, Kiraz geldi...

04.06.2010 Cuma






Yok biz kalkamadık hastalıktan. Tam ishal vs. bitti derken, yakalandık mı bahar nezlesine. Burun murun kalmadı. Fındıktı zaten bilen bilir :) Hepten yok oldu :) İlaçlı, ilaçsız 7 gün derler ya bizim oldu 13 gün, Dr.umuz viral enfeksiyon tamamlar 15 güne dedi. Bakalım görücez...
Tam da geçerken bana da değdi geçti şimdi bende burnumu çekiyorum. Aman aman daha büyük hastalık görmeyelim buna da şükür...
Hastalık girince araya, gelişimdi, değişimdi, ilerlemeydi insanın gözüne gözükmüyor ama ne kadar büyüdü diyorum her sabah uyandığımda. En güzel yanı, içinden gelerek yanıma sokulup sarılıp, öpmesi. Nasıl da güzel...
Oyun oynarken birden bırakıp, gelip öpüveriyor ve beni eritiyor :) Artık bebektende anlar oldu. Bir bebeği var onunla konuşuyor, onu da öpüyor, sarılıyor. İzlemek çok eğlenceli...
Parkı, bahçeyi çok seviyor bütün çocuklar gibi. Kendi yürümek, özgür olmak istiyor.
Nisan 6 Haziran da Göreleye dedesini ve babaannesini görmeye gidiyor. Bakalım neler öğrenerek dönücez. Herkese iyi tatiller...





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Pages - Menu

Popular Posts

Mothers hold their children's hands for a short while, but their hearts forever...