Pazar, Şubat 27, 2011

Yeni gelişmeler...

Nisan kelime işini cümle işine dökmeye başladı. Bu aralar şahit olduğum diyaloglarımızdan birkaç tanesini yazmak istiyorum.Geçenlerde portakal sıktım. Biraz suluymuş fazla çıktı. Bir kısmını içti. Kalanıda koyuyım mı Nisan içer misin diye sordum. Cevap: Bitiremem... bende sessizlik sonra sarılıp, öpmeler, gıdıklamalar, gülüşmeler :)
Yine geçenlerde masada yemek yerken birden indi ve doydum dedi. Dün ise mutfak tezgahına oturucam diye tutturdu. Oturttum ama uzun süre kalınca hadi Nisan yoruldum bak ben burada ayakta seni bekleyemem ki dedim. Cevap: Sandada al otuy (Sandalye al otur) bunu söylerkende her kelimede kafasını sallıyo. Bu kadar basit bunu düşünemiyomusun der gibi :) Şaştım kaldım...Sanırım bundan sonra daha çok şaşırıcaz.

Bu kadar atraksiyondan sonra canı sıkılan kuzuya annesi yeni oyunlar düşünürken. Uyduruk birşeyler yaptık. Önce odasından 4 tane oyuncak aldık. Sonra beyaz bir kartonu 4 e böldüm büyük kare olucak şekilde. Üzerlerine seçtiğimiz oyuncakların şekillerini çizdim. Sonra oyuncakları karşısına dizdim. Kartları ters çevirip, piyango bileti gibi ona seçtirttim tek tek. Seçtiği karttaki şeklin oyuncaklardan hangisine ait olduğunu sordum. Önce anlayamadı ama bir kaç göstermeden sonra yaptı. eğlendik ama hiperaktif kızıma çok uzun sürmedi. Kartlardan sonra kendisi en sevdiği şeyler olan plastik kap kacak ve çatal, kaşıklarla oynamayı tercih etti :) Güler misin ağlar mısın?


Salı, Şubat 22, 2011

Kardeş Kirpi Gecikmedi...

Kardeş kirpi gecikmedi, karşı blogdan geldi :) Sevgili DefneNil in yaptığı kirpi çok hoşumuza gidince biz de bugün kardeşini yapalım dedik. Biraz hamur, biraz kürdan, iki de çörek otu yetti.Gelirken getiririz hasret giderirler :)
Parmak boyasını yaptık ya, bir kere gördük ya yetti. Her gün buya buya ( boya boya) seansımız var.Biz de yeni bir soluk getirelim dedik.Evdeki eskimiş scothebrite mızı atmadık. Küçük karelere böldük. Şimdi onlarla baskılar yapıyoruz.

Cumartesi, Şubat 19, 2011

Tahta Araba ve DisneyPlayHouse dan bir bölüm


Dün BiM e gelen oyuncaklara bakalım dedik. Bu tahta arabayı görünce aldım. Hem parçaları sökülüp takılıyor hem de değişik noktalardan geçmeli parçaları var. Önünede bir ip uydurduk. didiiitttt diye çekip duruyor arabayı, diditim diye sevgi gösterisinde bulunuyor :)
Digiturk u iptal ettirdiğimizden beri Nisan çizgifilm izlemiyor. Disney Play House u seviyordu. Bende tivibu dan izletiyordum. Kısa bir süre sonra tivibuda paketiniz bu kanalı içermemektedir gibi bir yazı çıkmaya başladı. Ordanda vazgeçtik. Ben de internetten araştırdım ve hem orman kavşağı, hemde hey bilgilinin bazı bölümlerini buldum.Türkçe dublajlı. İsteyenler için bir tık orman kavşağı, bir tık da hey bilgili :)

Bu ara portakal suyu hastası. Kilo kilo portakal alıyoruz. Sürekli sıkmamı istiyor. Bir süt, bir portakal suyu cılk cılk :) Dün parmak boyası yaptık ya hemen "buya buya" demeye başladı. Sevdiği istediği şey olunca hemen adını öğreniyor.

Cuma, Şubat 18, 2011

2 aktivite, bir sürü resim, çok birikmiş çoook...

Nisanla bir kaç ay önce yaptığımız bir aktivitemiz vardı. Yayınlamadığımı farkettim. Çok basit ve zevkli siz de yapmak isterseniz, hadi buyrun...
Nisan kurumasını beklemediği için bebeğimizin saçları hemen çıktı ama gözlerini yapıştırmaktan tutun, saçlarını yerleştirmeye kadar kendisi katkıda bulundu.

Sevgi dolu, çok sevecen demiştim geçen yazımda.İşte bu da kanıtı sizce?
Bu resimde de gördüğünüz gibi biz evde bile atkı takıyoruz. Daha doğrusu mutlaka boynumuzda bir aksesuar olmak zorunda. Evde bulduğu bornoz kuşaklarını, kumaş kemerleri hemen boynuna dolayı veriyor ve öyle evde salınmak hoşuna gidiyor. Komik çocuk :) Bu da bir başka versiyonu
Mutfağa girdiğimde pasta, vs birşeyler yapıcaksam mutlaka başörtüsü bağlarım. İşim bitince Nisan'ın eline geçti. Tahmin edersiniz hemen ayna karşısına geçildi...
Bugün oyun grubumuzdan Doruk paşama gidicektik fakat kendisinin ufak bir nezle sorunu olunca, biz de yeni hastalıktan kalktığımız için evde kaldık. Seyhanla bıdda bıdda mız yani DefneNilimiz geldiler. Birer kahve içtik, bizim kızlar rahat verir mi? Haydi odaya...
Biraz oyun, biraz muz, birazda boyama işte hepsi bu :)
Bugün ne zamandır Nisan'ın fotoğrafını çekmediğimi farkettim. Seyhanlar gelmeden önce kendi halinde oynarken birkaç kare çektim. Sanırım insan bebekken daha meraklı oluyor fotoğraf çekmeye ama ileride bu hallerini çok arıycaz, bize kalan sadece fotoğraflar olucak...
Baktık bütün bloglarda herkes parmak boyası yapıyor. Bıdda bıddamızda bu konuda usta olmuş. Biz de deneyelim dedik. Açıkcası pek cesaret edemedim şimdiye kadar parmak boyası almaya ama artık yeni deneyimler şart. Öğleden sonra açtık boyalarımızı. Önce maviden başladık sonra kırmızı, sarı, yeşil ve siyah. Siyahın hata olduğunu açar açmaz anladım :) ama hakkını yemiyeyim hiçbir yere sürmeden, bulaştırmadan, üstüne bile dökmeden sadece resim defterine güzel güzel boyadı, çalışmalarımız kurumakta kenara bırakıldı :)











Çarşamba, Şubat 16, 2011

Hastalık...

9 ay önceydi bu manzara tekrarlanalı. 2 hafta önce haftasonu Nisanda kuru bir ateş başladı. Ateş düşürücü verdim, o günü öyle geçirdik. Ertesi akşam ateş düşürücüye rağmen düşmeyen ateşi ve 41 dereceyi bulmasıyla hemen acile gittik. Serum takıldı. 3 saatin sonunda serum bitimi ancak 39 a düşmüştü. Bu arada kan alındı. Kanda yüksek oranda mikrop çıktı. Ateş düşmediği için bizi bırakmadılar ve 2 gün hastanede yattık. Kuzum 2 gün o yataktan inmeden elinde serum, ona dikkat ederek yaşadı. Elini bükmemesi gerektiğini yoksa serumun ilerlemediğini, ilerlemezse bitmiyeceğini ve hastaneden çıkamıycağımızı ona anlattık. O da olabildiğince elinden geleni yaptı. Hastanede olmak ayrı zordu. Ne kadar anlasada, dinlesede çok sıkıldı. Onu oyalamak için sürekli misafir kabul edip, oyunlar oynadık yatakta. Hastane çıkışı anne ve baba olarak biz de çok hastalandık. Çok şükür evde herkes sırasını savdı, artık bizim evden uzak olsunlar lütfen...
Bu arada Nisan kelimelerin sonuna "m" eklemeye başladı. Şöyle ki anne(m), Bitti(m), geldi(m) gibi :)
2 kelimeli cümlelerdeyiz. Ben geldim.Baba gitti.vs gibi...
Yoğun bir sohbet çabası var ama henüz biz karşılık veremiyoruz tam anlayamadığımız için. Sevgi dolu, kıpır kıpır benim kızım. İçi kaynıyor, insanları çok seviyor. Özellikle hastanede yatarken aklı hep oyun grubu arkadaşlarındaydı. Onların adını hep söyledi durdu. Doğum günümüz yaklaşıyor, bakalım ne yapacağız ne de çabuk geldi sanki :)...

Çarşamba, Şubat 02, 2011

Çılgındı, deli doluydu ama bir anneydi...



Bu sabah Nisanı anneme bırakırken öğrendim haberini. Çok şaşırdım, yok canım dedim sanki ölüm bir nefes kadar ensemizde yakın değilmiş gibi. Deli dolu, çılgın bir kadındı o sanki ölemezmiş gibi. Çok gençti. Dans yarışmasında yok yok bu çatlak hakikaten diye seyrediyordum daha yakın zamanda. Her ne olursa olsun, o bir anneydi. Kendisinin genç olması bir yana bir annenin küçük bir çocuğunu geride bırakması çok acı. Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Hiçbir bebek hiçbir anne kuzusu tek kalmasın...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Pages - Menu

Popular Posts

Mothers hold their children's hands for a short while, but their hearts forever...